top of page

Muğla

Merhaba Dostlar, Muğla maceraları yazımıza hoş geldiniz,

Muğla, Ege'nin en güzel yerlerinden biri... Nereden başlasam anlatmaya bilemedim hepsi bir birinden güzel yerler. Yeşil ve mavinin buluştuğu hatta onlara güneşinde eşlik ettiği ve daha da bir güzel hale getiren ender yerlerden.

Bafa Gölü: Çok güzel bir kıyı otel bulunan ve biraz daha bakım yapılsa çok güzel olabilecek bir otel. Muğla'ya buradan başlayayım bir gece kaldığımız ki gece giriş yaptığımızdan nasıl bir yer olduğunu ancak sabah kalktığımızda görebildiğimiz Bafa Gölü manzaralı bir otel. Biraz bakımsız ama arazisi gayet büyük olan ve kahvaltınızı göl manzarasında yaptığınız çok hoş bir ortam. Malum tatlı suların ev sahipliği yaptığı sivrisineklere dikkat.

Bozüyük: İsmini ege dizilerinden duymuş olmanız gayet yüksek bir oran genelde çekilen ege dizileri bu köyde çekilmekte dizilerin çekilmesinin etkisi midir yoksa hep mi böyleydi bilmiyorum ama baya bir canlı bir köyden çok küçük bir ilçeyi andıran bir giriş karşılıyor. Evleri tarihe direnmiş ve bakımlı olan Bozüyük sokaklarında gezmek insanın içinde keşke işi gücü bırakıp buralara yerleşsem diye bir his uyandırıyor. Etkinlik bakımından çok fazla hatta belki de hiç seçenek sunmuyor yani ben karşılaşmadım. Sokaklarını gezip bir de Pınarbaşı'na gidip güzel bir yemek yedin mi değmeyin keyfinize. Pınarbaşı, borularla getirilen suyun salınmasıyla oluşmuş yapay bir derenin çevresine kurulmuş güzel bir yer, tarihi çınar ağacı ile de geçmişe götüren bir yer. Sular da yüzen ördekleri beslemeyi unutmayın.

Akyaka: İçinden geçen Azmak deresi ile bütünleşmiş ve yaz kış aynı sıcaklıkta olduğu söylenen bir akarsu. Etrafına kurulan kafe-barlar dan dolayı biraz ileri gitmeniz gerekmekte suya ayaklarınızı sokmak için ama berraklığı baktıkça bakasınız gelen bir dere. Uğramadan geçmeyin derim.

Köyceğiz: Genelde turistlerin mekanı olmuş çok sakin bir yer yada benim gittiğim vakit öyleydi :) sahile kurulan kafelerde oturarak gölün kenarında yemek yiyebileceğiniz sahil de yürüyüş yapabileceğiniz çok hoş bir yer.

Marmaris: Diyecek çok fazla bir şey yok aslında, yeterince ün yapmış bir yer. Ben ilk defa gittim ve hayranlıkla gezdiğim bir yerleşim yeri. İlçedeki düzen belki de Türkiye'nin çoğu ilinde yoktur, bisiklet yolları, şehir düzeni ve çarşısı... gerçekten harika denilebilir. Ama buradan çok kırsal kesimini gezmek beni daha çok cezbetti o yüzden hadi oralardan bahsedelim.

Kızkumu: Denizi yürüyerek aşmaya ne dersiniz. Evet mi o zaman rotanıza Kızkumu'nu eklemeyi sakın unutmayın. Denizin ortasında yürüyerek karşı tarafa doğru giden bir insan topluluğu, inanılır gibi değil! İlk gördüğümde nasıl olur dediğim ve burayı neden daha önce keşfetmedim diye kendime kızdığım ender yerlerden. Sadece denizin kum değil de kırmızı ince taşlardan oluşması ayaklarınızı biraz acıtacaktır ama o güzellik için çok da dert edilecek bir şey değil.

Turgutlu Şelalesi: Bulmakta zorlandığımız bir yer ama gayet güzel bir mekan. Şelale deyince öyle aklınıza büyük bir şelale gelmesin ama kimi yerinde suya girip yüzebileceğiniz bir o kadar da etrafını gezerken de keyif alacağınız güzel bir ortam, uğramadan gitmeyin!

Dalyan: Kral mezarları ile ünlü bir yerleşim yeri ve köyceğizden akan nehirden geçerek Ege denizine giden yat turları ile karşılayan bir yer. Kral mezarlarına gitmek için Dalyan'dan karşıya geçiş araba ile yok, kayık ile geçebilirsiniz ama :)

İztuzu: Dalyan'dan sonra bir tabela dikkatimizi çekti ve nereye gidiyor diye takip ettiğimizde hiç bu kadar güzel bir yer ile karşılaşacağımızı sanmıyordum. Bir tarafında Ege denizi bir tarafında küçük küçük göller adeta havuz gibi. Deniz kaplumbağalarının(karetta karetta) yumurta bırakmak için kullandığı ve koruma altına alınan özel ve güzel bir yer.

Fethiye: Ölü Deniz ile ün yapmış fakat kendi içinde de gayet güzel bir ilçe. Sahilden giderek ilçenin güzelliğini görebilirsiniz.

Ölü Deniz: Anlatmaya gerek var mı? Gelin görün ve hayran kalıp her sene tekrar gelin :)

Saklıkanyon: Bulmakta zorlandığımız yerlerden, gerçekten de saklamışlar, ilk girdiğiniz de nerede bu kanyon diye aramanız gayet normal. (Etrafa sorabilirsiniz biz öyle bulduk.) Kanyona girdiğiniz de tüyleriniz diken diken oluyor çünkü sizi hızlı akan bir derenin üzerinde dar bir köprü ile kanyonun içlerine götüren bir yol mevcut. İçlerine gittikten sonra yine oradan çıkan bir suyu aşarak karşıya geçmeniz gerekiyor ve ip yardımı ile geçiyorsunuz ve ondan sonra kimi yerde dar kimi yerde geniş bir kanyon karşılıyor. Kanyon o kadar uzun ki, kanyondaki en son nokta neresi bilemiyorum. Hava kararmaya başlamıştı ve bir su birikintisini aşamadığımızdan devam edemedik ama söylenene göre bir şelale varmış, onların yalancısıyım göremedim. Kanyondan çıktıktan sonra diğer akan suların etrafına kurulan çok hoş yerler var ayrıca buradaki insanların misafirperverlikleri müthiş. Derenin kenarında hasırın ve hamağın da bulunduğu oturma yerleri var. Çok hoş bir ortam uğramayı unutmayın. Bu arada unutmadan kanyonu sorduğunuz kişiler kanyona girmeyin sel geldi boğulan oldu gibi sizi korkutmak isteyebilir sebebi de kanyona değil onların kafelerine oturmanız içindir.

Anlatmadığım ve gezmeye fırsat bulamadığım bir çok yer var bir daha ki turlarda oraları da gezip yazacağım. Bir yanlışım olduysa affedin dostlar iyi gezmeler...

Bunları da beğenebilirsiniz.
bottom of page